Her Şey Bir Yalnızlıkla Başladı
Her şey bir sabahla başlıyor.
Ne bir travmayla, ne büyük bir kayıpla, ne de dünyayı sarsan bir gerçekle.
Sadece bir sabah.
Aynı kahvaltı, aynı pencere, aynı sokak sesleri...
Ama içinde bir şey yerinden oynamış.
Henüz adı yok. Ama orada.
Bir kıpırtı.
Bir hafif sızı.
Sonra o sızı büyüyor.
Ve bir sabah, fark etmeden kendine soruyorsun:
“Ben burada ne yapıyorum?”
İşte felsefe tam orada başlıyor.
Ne kitaplıkta, ne kürsüde, ne de başkalarının ağzından duyduğun kavramlarla.
Felsefe, senin kafanın içinde başlıyor.
Ve çoğu zaman,
kimseye anlatamadığın bir sessizlikte.
Bana kalırsa felsefe, bilgiden önce gelir.
Çünkü bilgi, tanımlanabilir.
Ama bu başka bir şey.
Bir huzursuzluk gibi.
İçini kazıyan bir eksiklik gibi.
Ne yapsan dolmayan bir boşluk gibi.
Bu yüzden bence felsefe bir disiplin değil,
bir tür yalnızlıktır.
Geçmişte de böyleydi.
Sokrates vardı mesela.
Atina sokaklarında yürür, insanlara “adalet nedir?” diye sorardı.
Cevap aramazdı.
Ama o soruyu sorduğunda, insanlar kendilerini çıplak hissederdi.
Çünkü herkesin dayandığı o "eminlik" hissini sarsardı.
Ve insanlar bundan hoşlanmaz.
Kimse, bildiğini sandığı şeyin bir yanılsama olduğunu duymak istemez.
Ama hakikat, çoğu zaman tam da orada başlar:
Bildiğini unuttuğun yerde.
“Ben bilmiyorum” diyebildiğin yerde.
Felsefe, bana hiçbir zaman cevap bulmak gibi gelmedi.
Aksine, cevapların yetmediği yerde kalabilmek gibi geldi.
Ne kadar düşünürsen düşün,
her cevap biraz eksik,
her cümle biraz yarım kalıyor.
Önce korkuyorsun bu belirsizlikten.
Sonra alışıyorsun.
Cevapla değil, soruyla yaşamaya.
Bilinçli bir eksiklikle barışmaya.
Belki de bu yüzden felsefe biraz yalnız.
Herkesin hızla aktığı bir yerde durmak gibi.
Bir sorunun içinde günlerce, bazen yıllarca kalmak gibi.
Kendi içinde bir labirente düşmek,
ve orada bazen kendine bile yabancılaşmak gibi.
Ama bu yanlış olduğun anlamına gelmez.
Sadece başka bir yoldan yürüdüğün anlamına gelir.
İşte bu blogu açmamın nedeni de bu:
Cevaplar vermek değil.
Sorularla yaşanabileceğini göstermek.
Ve belki bu soruların bir yerinde,
sen de kendine rastlarsın.
Çünkü düşünmek, yalnızlık gibi görünse de
bazen başka bir zihinle sessizce konuşmaktır.
Aynı anda, aynı yerde olmasak da
belki aynı karanlıkları düşünüyoruzdur.
Eğer buraya kadar okuduysan,
yazıyı değil, kendini dinliyorsundur.
Ve bu yeter.
Çünkü her şey gerçekten bir yalnızlıkla başladı.
Ama belki orada bitmeyecek.
Yorumlar
Yorum Gönder